ARAMA YAP

Subhanallah (2.Bölüm) - Muhammed Hüseyin (R.A.)

Ramazan ayından sonraki sohbetimiz; Allah’ın sıfatlarıdır, rabbimizi tesbihtir; yani subhanallah diyoruz.

Allah’ın isimleri ile sıfatları arasında bir fark vardır. Allah, isimleri ile kuluna tecelli edip kendi ismi ile isimlendirir; Hz. İbrahim (a.s.)’a “halim” dediği gibi, Hz. Nuh (a.s.)’a “şekur” dediği gibi, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e “rauf ve rahim” dediği gibi. Ama Allah hiç kimseye, hiçbir varlığa “subhan” demez. Subhan olan bir tek Allah’tır.

Aynı şekilde hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a aittir, Allah içindir, dedi Allah. Bir kul, Allah’ın tecellisi ile; yani Allah’ın isimleri ile isimlenince o sıfat onda tecelli eder, dolayısıyla bir parça, yapabildiği kadarıyla hamid olabilir. Zaten Muhammed demek; övülen demek, övgüye layık olan demektir ki Allah onu övmüştür, övgüye onun için layık olmuştur. Allah’ın her bir ismi, kemali ile onun üzerinde tecelli ettiği için övgüye layık olmuştur. Ne kadar? -Kâmil bir kul kadar.

Biri “Allah-u ekber” derken de “ekber olan bir tek Allah'tır” demiş olur. Allah’ın güzelliği ile güzel oldukça, isimleri onda tecelli ettikçe o da Allah’ın isimlerini üzerinde gösterir. Onun üzerinde görünen, tecelli eden; ekber olan Allah’tır. Övgüye layık olan, tesbih edilen yine Allah’tır. Bu öyle her bir kulda tecelli eden bir şey değildir; çünkü kul, vuslat yolunu yürürken önce Allah’ın ef’âli ile muhatap olur, bütün âlemde, her bir varlıkta onun fiilinin tecelli ettiğine şahit olur, şehadet eder. Sonra Allah’ın isimleri onda tecelli eder, isimlerine şahit olur, sonra Allah’ın sıfatlarına şahit olur. Allah’ın sıfatları zaten Allah’ın zatına olan perdedir. Ondan ötesi ne konuşulur ne anlatılır, hatta düşünmeye bile yer yoktur. Allah’ın zatı hakkında tefekkür edilmez; ama fiilleri, ef’âli, isimleri, sıfatları hakkında düşünülür ve tefekkür edilmesi gerekir ki kul iman etmiş olsun.

Allah ayet-i kerimede “iman eden bir delil ile iman etsin, kâfir olan da bir delil ile kâfir olsun” buyurur (Kehf /29). Senin delilin yoksa iman edemezsin. Eğer rabbinin fiillerine, ef’âline şahit olup şehadet etmedinse senin şehadetin olmaz; yani eşhedu en lâ ilâhe illallah dersin, ama Allah’a, onun ef’âline şahit olmamışsın. Allah’ın ef’âli onun isimlerinden tecelli eder ki onun isimlerine de şahit olmadın.

Allah’ın her bir ismi onun sıfatlarının nurunun altındadır, nurundan tecelli eder; yani eksiksiz ve kusursuzdur, subhandır, övgüye layıktır, hamd bir tek ona mahsustur; yani o, âlemlerin rabbidir ve ilahıdır. Elhamdulillâhi rabbil âlemin. İlah bir tek odur, rab bir tek odur, övülen bir tek odur ve mü’min; onun terbiyesini, rabliğini kabul edendir. Bununla beraber Allah ekberdir, tek büyüktür. Bunlar Allah’ın sıfatlarıdır; yani Subhan, bununla beraber El Hamid, âlemlerin rabbi, İlah bir de Ekber, bir tek onun sıfatlarıdır ve hiç kimseye verilmez.

Mesela; konuşurken de böyle dikkat etmek gerekir. Hiç kimseye “sen hatasızsın, kusursuzsun, subhansın” denmez ki bu, küfür olur, Allah’a şirk olur. Allah’ın ismi anılmadan hiç kimseye “sen övgüye layıksın” denmez. Allah övgüye layık kılmış ve o, Allah’ın ismi ile isimlendiği için övgüye layık olmuş, dolayısıyla onun üzerinde övülen Allah’tır. Hiç kimseye, hiçbir kula “ilah” denmez, hiç kimseye “âlemlerin rabbi” denmez, hiç kimseye “ekber” denmez, Ekber bir tek Allah’tır. Allah’ın sıfatlarını bir kula, bir varlığa verirsek Allah’a şirk koşmuş oluruz. Bu yüzden konuşurken, düşünürken çok dikkatli olmak gerekir.

Mesela; bir devletten bahsedilirken “en büyük devlet, gücü her şeye yetiyor, istediğini yapıyor” denir. Niye, bu nedir! Bir ülkeye, bir kısım insanlara böyle güç, kuvvet verilmez, “gücü her şeye yeter” denmez, “ekber” denmez, “en büyüktür” denmez. Allah bir tecelli eder, onu yerle bir eder, küçücük bir topluluğun elinden onları mağlup eder; çünkü El Galip olan Allah’tır. Mülkün sahibini asla unutmuyoruz, sahibimizi, rabbimizi, ilahımızı unutmuyoruz ki onun her işi subhandır, eksiksiz ve kusursuzdur.
...
Devamını sohbetten dinleyelim inşallah...